Yıllar boyunca kurumsal dünyanın sınırları içinde, büyük markaların hikayelerini dokuyarak yürüdüm. Her projede, her tasarımda bir parça kendimi buldum ve kaybettim. Fakat bir noktada, içimdeki özgürlüğün sesini daha fazla bastıramadım. Cesur bir adım attım; o sesin peşinden giderek kendi markamı yarattım. Şimdi ise, kendi rotasını çizen ruhların yanında durmak, onların markalarını varoluşla buluşturdukları o büyülü sürece tanıklık etmek, en derin tutkum haline geldi. Çünkü bir markayı doğurmak, bir hayali gerçeğe dönüştürmek, her zaman en anlamlı hikayeyi yazmak demek.